Enis Batur’un “Elma”sı bize ne anlatıyor?

ezgi cemre er
2 min readMar 7, 2021

--

Enis Batur’un “Elma: Örgü Teknikleri Üzerine Bir Roman Denemesi” adlı kitabı, Osmanlı Sefiri Halil Şerif Paşa’nın Fransız Gustave Courbet’e ısmarladığı “Dünyanın Kökeni (L’Origine du monde)” tablosu üzerinden kurgulanıyor. Bu tablonun hikayesini aktarırken yazar, kitabın son bölümünde okuyucularına “Elma Kuramı”nı aktarıyor. Bu bölümü okurken, tablo ve başlığı üzerinden; uyku, yaratılış, yasak, varoluş, ölüm ve hayat kavramlarında “Elma”yı arayışa çıkıyoruz. Enis Batur’un da söylediği gibi, “Elma her şeyin kaynağında, duruyor.”.

Gustave Courbet’in 1866 yılında Osmanlılı koleksiyoner Halil Paşa’nın isteği üzerine resmettiği “Dünya’nın Kökeni” tablosu kadın cinsel organını tasvir ediyor. Yıllarca gizli perdeler arkasında kalan bu tablo, 1995’te Orsay Müzesi’de kamuya açılmasıyla beraber oldukça yankı uyandırıyor. Pornografik bir görsel olarak algılansa da, başlığından anlaşılacağı üzere, dini göndermeler içeriyor. Enis Batur bu noktada, tekvin, yani yaratılış hikayesini ele alıyor ve sorguluyor. Hikaye kısaca, Tanrı’nın Adem’i yarattıktan sonra onu derin bir uykuya gönderip, kaburga kemiğinden kadını, yani Havva’yı yaratması, ve Cennet’te tek yasaklı ağaç olan elma ağacından ısırmaları üzerine Dünya’ya gönderilmeleri üzerine. Burada elma ağacı, iyi ve kötünün bilgisi, bilme ve tanımayı temsil ediyor. Elmadan ısırık alınması, yani Havva’nın bilme isteği üzerine insanlığın dünya üzerindeki varlığı başlıyor.

Enis Batur’un “Elma Kuramı”nda üstünde durduğu kavramlardan birisi de, Elma’nın bilgiyi temsil etmesinin yanı sıra, kadın içgüdülerini, ve cinsel isteğini simgelemesi. Elma’dan alınan ısırıkla bilgi, iyi ve kötünün bilgisi, isteği, hazzı, zevkin ayartıcı ve yoldan çıkarıcı ilk günah işleniyor, kadından gelen cinsel istekle. Bu bağlamda Elma’nın taşıdığı anlamı, kadın cinselliği ve cinsel organıyla birleştiriyor Enis Batur. Tablonun, ve yaratılışın temelinde elmayı konumlandırıyor.

Beraberinde yazar, ölüm ve uyku arasındaki bağa değiniyor. Ana rahminde uykudan geldiğimizi ve sonsuz uykuya gideceğimiz döngüsünü kurarken, yaratılış hikayesindeki “uyku”lara, ve tablodaki kadın figürünü uyku halinde olmasına bağlıyor. Kadının yaratılışı, ve dolayısıyla yeryüzüne gönderilişle başlayan dünyanın kökeni, adem derin bir uykudayken gerçekleşiyor. Elma ısırığıyla beraber, bilmenin ve istemenin cezası olarak insanoğlu “ölümlü” oluyor, sonsuz uykuyla sonuçlanıyor. Yazar ise, bölümün başında uykuya değinirken, uykuda iç görülerimizin nasıl çalıştığını anlatıyor. Kısaca uyku, bir bilmeme hali değil, bilmenin sonucu (cezası) olarak bize gerçekliği sunuyor. Tabloda resmedilen kadın ise uyku halinde, ve çıplak. Dünya’nın kökeni, Adem’in uykusuna bağlanıyor, uykunun varlığı ölümü getiriyor. Ölümün gerçekliği ise, ademoğlunun gırtlak düğümü, adem elmasını gövdenin merkezine yerleştiriyor.

Bölümün sonunda ise Enis Batur, elma kuramını yazma eyleminin sonuçlarına bağlıyor. Yazmak; aramak, tanımak ve tanışmak, ve bilmek, elmaya dolmaya girişmek, ve ağaca bir kez daha el uzatmak olarak aktarıyor. “Kitaplar kurdum, kuruyorum. Kitaplarımla bir ağ, bir labirent, düşüncelerimle ve duyarlığımla yaşadıklarımdan oluşacak bir örgü kurdum, kuruyorum. Ne örüyorum? … Kendi elimle kendi düğümümü kuruyor olabilir miyim? …” diyor Enis Batur. Bu bağlamda kitabın ceza mahkemesi tarafından toplatılması ve yaklaşık 5 yıl boyunca yasaklı kalması, Enis Batur’un kitabın içinde de yer verdiği, yazmanın çifte günah olmasına manidar bir şekilde bağlanıyor.

--

--

ezgi cemre er
ezgi cemre er

Written by ezgi cemre er

Art and Culture Management student Interested in //feminism and gender studies // Cultural Politics // Interculturalism //Urbanization // activism&advocacy //

No responses yet